Aşkı anlatan mektupnameler

Günümüze kadar yazılmış en güzel aşk mektupları, gerçek, yaşanmış ve hala içinde o naif duygu barındıran sözcükler...

Türk edebiyatında mektup

Türk edebiyatından önemli mektup örnekleri ve kitapları

Kartpostal ve Mektuplar

Yaşamım boyunca okuduğum, yazdığım mektuplar ve sevdiklerimden aldığım kartpostallar..

Eskide kalan; telgraf

Bir zamanlar acil durumların en iyi dostu olan telgraf ve onu bize miras bıraktığı kısa cümleler...

Yazdığım mektuplar

Hayatın akışını nakşettiğim beyaz bir kağıdın sararan cümleleri...

Hayata tanıklık eden mektuplar

Kalemin ucundan dökülen sözcükler hiç tanımadığımız insanların geçmişlerini geleceğe taşıyorlar...

Tebrik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tebrik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2014 Cumartesi

ESMİRA


ESMİRA


Hoş geldin dünyamıza.
Adın gibi güzel, bahtın da güzel olsun.
Sen bir zümrüt taşı, yaşamın boyunca ışıl ışıl parılda herkese.
Mutlu ol, mutluluk yansıt çevrene.
Hoş geldin hayatımıza.
 
Esmira, adının anlamı gibi, refah ve zenginlik içinde yaşa, her yönüyle zengin ol. Başarı, sevgi ve yaşama sevinci hayatında hep olsun. Güçlü ol, fiziksel, duygusal ve ruhsal dengeleyici ol, hep ol. Zümrüt ol.
Hoş geldin yaşama.


Adın, Sevda’nın gözlerinde yeşillendi, onun karnında şekillendin. Esmira dedi, bayıldım.
Sevda, tüm Sevda masallarını yazmaya başladı seninle.
Annen seni doğurdu, ama asıl yeniden doğan Sevda oldu. Anne kız olarak birlikte büyüyeceksiniz, birlikte olgunlaşacaksınız, o senin Sevdan, sen ise onun her hücresi olacaksın.

Değişmeyen ve yaşam boyunca değişmeyecek tek şey sevgi. Sevda’nın sevgisi, anne sevgisi yüreğinde büyüyecek, hep var olacak. Ve sen, kaç yaşına gelirsen gel, hep çocuk kalacaksın. Annenin yüreğinde koruyucu duvarların içindesin her zaman. Korunacaksın, ömür boyu.
Yaşamdaki tüm sevgilerin tadını çıkar Esmira. Sevgi sana mutluluk getirsin. Asıl olan bu. Geri kalan her şey ayrıntı, yaşamın getirdiği şeyler. Yaşayacak ve göreceksin.

Dünya çok kirli Esmira, kalabalık, gürültü, patırtı, açlık, yokluk, savaş, ne ararsan var.
Ama yinede yaşanılacak güzellikler öyle fazla ki, yaşa ve gör, zümrütüm. Umarım sen hep güzellikleri yaşarsın.
Şekiller değişiyor, asırlar ilerliyor. Dünya aslında çok hızlı dönüyor, günler geçiyor.
Birileri geliyor, birileri gidiyor. Hiç bitmeyen bir koşmaca var, hep yetişme telaşındayız günlere, aylara, yıllara.
Büyüme yollarına doğduğun andan itibaren adım attın. Düşeceksin, yürüyeceksin, ilerleyeceksin, öğreneceksin, büyüyeceksin, olgunlaşacaksın.

Sen doğduğunda tanışıyorsun neredeyse teknolojiyle. Cep telefonları, görüntülü konuşmalarla dünyanın öbür ucu bile yok artık. İstediğine ulaşabiliyorsun. Sosyal medyada her şeyi paylaşabiliyorsun. Tıp ta gelişimler ileri ama henüz çaresi bulunmayan hastalıklar var, galiba hep olacak, sadece asırlarda şekil değiştiriyor. Biz bu çağda modern teknolojideyiz.
Sen, genç kız olduğunda teknoloji ne hale gelecek, düşünmeye çalıştım beceremedim. Biz 20 yy.dan biraz,21.yy dan da biraz yaşayanlardanız. Umarım sende 2100 yılında 22.yy.ı görürsün. Yaşlılık belki gençleşecek, hem görüntü de, hem beyin gücünde uzun yaşama formülleri bulanacak. Biz dünyada her yere gitmeyi kolaylaştırdık. Belki de siz uzaya gideceksiniz. Diyorum ya, düşünemiyorum.

SEVGİLİ  SEVDA





Masal anlat Esmira’ya, Sevda masalları.
Mutluluğu anlat ona.
Kendi mutluluğunu bulsun.
İçinde hep iyi olsun.
Kızından kötülükler uzak olsun.
Annesinin varlığında kızın hayat bulsun.
Masallarınla büyüsün.
                                             Sevgilerimle
                                         Mektubunuz Var
                                         Yasemin Akpınar
                                               15/03/2014

13 Mart 2014 Perşembe

NİHAN'A MEKTUP



HALA OLDUM
























“Müjde hala oldun”


Sene 1980.

Akşamüzeri postacı kapımızı çaldığında, “telgrafınız var” dediğinde,”hala” olma müjdesini alacağımı tahmin etmiştim zaten, ama telgrafta kız mı erkek mi olduğu veya hiç olmazsa bebeğe verilen bir ad bile yazmıyordu.


Telgrafı çeken amcandı, hoş baban da çekse eminim aynı espriyi yapardı.
Arkadaşıma çığlık atarak sarıldım, hala oldum, hala oldum diye inlettim ortalığı, komşular kapımız çaldı, ne oluyor diye.
5 MART 1980  HABERLER
Telefon bağlattım İstanbul’a anneme. Kabıma sığamadım, ev sahibimizin odalarında dolanıp durdum. Bağlanmadı bir türlü. Belki başkasına bağlanır dedim, ağabeylerimin telefonlarını verdim santrale. 
Telefonlar bağlanamadı, bağlananlar yoktu, ben bir kız yeğenimin olduğunu öğrenemedim.
Senden önce teyze de oldum, hala da. Ama ilk defa bir telgrafla haber alıyorum ve hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Üniversite hayatı, birkaç gün koşuşturmaca, kimseden haber alamama ve hafta sonu..
Sen kucağımdasın…
Adına bayıldım, sana bayıldım, gülümsemeni sevdim, ağlamanı sevdim, ben yeğenimi sevdim.
Özlemlerimi yüreğime koydum dönerken. Seni her görüşümde her anın farklıydı. Güzelliklerini her geldiğimde ayrı ayrı yaşadım.
Hala bir peçeteye yazdığın şiirler saklıdır bende.
Şiir yazardın herkesin adına göre ve bunları daha okula gitmeden yapardın.
Müziğe, resim yapmaya ve şiire meraklıydın
Sonrada hastalıklar ile ilgili defterini hatırlıyorum. Kızamıkçık hakkında bir sürü bilgi yazmıştın deftere, yanı başımıza oturmuş küçük doktor havasında bize bir sürü soru soruyordun.

CANLARIM

Zaman değişti, artık telgraflar çekilmiyor. Anında görüntüler geliyor ekranına.
Sen Can’landığın zaman, biz ultrason sayesinde oğlun olacağını öğrenmiştik zaten. Hemen kucağımıza alma imkânı olmasa bile, bebeğin gülüşünü, ağlamasını, fotoğraflarıyla sevincimizi paylaşmıştık.
Can ileride baba olduğunda, kim bilir artık teknoloji nerelere gelmiş olacak.

Sen hayatımıza güzellikler getirdin.
Her yeğenimde ben kendimi hep özel hissettim, teker teker hepinizle büyüdüm, hepinizle olgunlaştım. Teyze oldum, hala oldum, anne oldum, geniş yürekte hepinizi ayrı yerlere koydum. Ben şanslı oldum.
Mart, senin için çifte mutluluklar demek.
SEN VE CAN
Sen doğdun, Can doğdu.
Mutlulukların hep olsun.
Umarım bir gün sen de hala olup, bu sevinci ayrıca yaşarsın.
Ben halayım.
Ayrı ayrı bir tanesiniz.
İyi ol, mutlu ol, başarılı ol, huzurlu ol.
Sevdiklerin yanında, güzellikler seninle olsun yeğenim.
Birde umarım sanatsal faaliyetlerin devam eder.



                                                 HALAN
                                                  05/03/2014

10 Ağustos 2013 Cumartesi

BAYRAM KARTLARI


BİR ZAMANLAR ..
POSTACI BAYRAM KARTLARI GETİRMİŞ..



Ben de saklamışım.
Bayramın son günü,nostalji olsun ..
Bayram kartları.

                                                                     







1984   Şeker Bayramı,

Mecburi hizmet yılları..

Arkadaşlarımızla böyle haberleşiyorduk.



Hünkar Köşkü ve Atatürk Anıtı.
                                       Haziran 2013 de gittiğimde yaşadığım         yerlerin ne kadar çok değiştiğini gördüm.
Hüzün güzelliklerle birleşti.

Boğaz Köprüsü














Boğaz köprüsünün yapıldığı yılları hatırlayalım.
Asya ile Avrupa'nın birleşme heyacanını takip ettiğimiz yıllar..






Postanelerden posta kartı aldığımız zamanlar.












Sevdiklerimizden bir iki kelime bile bizi mutlu ederdi...
Yeğenimiz bir yaşında..
Geçenlerde evlendi...
Zaman geçti..


Önce kartpostallar vardı,şimdi internet,akıllı telefonlar var...
Çağa ayak uydurduk,nasıl olursa olsun HABERSİZ  ve SEVGİSİZ kalmayalım..
Bayramın son günü,nice bayramlara kavuşmak nasip olsun.
                                                                                          Mektubunuz Var



7 Ağustos 2013 Çarşamba

BAYRAMINIZI KUTLARIM



Bayram Tebriki

Önce çocuktuk,



Bayramları heyecanla beklerdik. 
En yeni giysilerimizle hazırlanır, pırıl pırıl olurduk.
Büyüklerin ellerinden öperdik.
Şekerleri avuçlar, bozuklukları cebimize doldururduk.
Çocuklar toplanır, oyunlar oynardık,
Harçlıklarımızı gösterir bayramın hasılatını hesaplardık.
Kalabalıkta en büyük tencerelerde en özel yemekler yapılırdı.
Sofralar kurulur, neşe içeresinde yemekler yenilirdi. 
Baklavalar, kadayıflar, güllaçlar gelsin tatlılar…
Durmadan zil çalardı, kapılar açılır, çat kapı gelinirdi
Bayram ziyaretine en şık kıyafetlerini giyerlerdi büyükler,
Yanlarında çocuklar, bir de bir kutu çikolata.
Postacı kartpostallar getirirdi,
Yaldız serpilmiş üzerlerine, cezbedici
Kimden geldi, en güzel kime geldi?

Sonra büyüdük,

Bayramları, fırsat tatilleri gördük.
Çalışmaktan bunaldık, kaçacak yerler aradık.
Mesajlar çektik, telefonlarla kutladık.
İş yoğunluğumuzdan bayramı unutuverdik.
Kapının zil çalması azaldı,
Gelen giden rahatsız etmeyelim dendi.
Çocukların gözlerinden öpüldü, ceplerine harçlıklar verildi.
Yine sofralar kuruldu, aileler büyük bir çaba ile toplandı.
Bu bayram senin ailene, diğer bayram benim aileme dendi,
Ya da tatillere gidildi.
Dengeler bir şekilde kuruldu
Hastayım denildi, şekerim, kolesterolüm, tansiyonum derken
Bayramın tadı azaldı.
Çocukluğumuzdaki bayramları özler olduk.

Ve bir gün yaşlandık.

Bizi ziyaret edecek birkaç kişiyi bekler olduk.
Etrafımız kalabalık olsun, çocuklar, torunlar hep birlikte gelsin
Yesinler, içsinler, gürültü patırtı,
Bayram olsun.
Yüreğimiz çocuk, yaşadıklarımız, çocuklukta ki gibi olsun.
Hayal kırıklığı yaşanmasın, unutulduk denmesin.
Bekleme umuduyla üç beş dakikaya sığdırılan bir ziyaret bile 
Ziyafet, bayram sevinci sayılı günlere verilen mutluluk…
Yaşanacak ne kadar bayram kaldı ki?


Bayramlarda dargınlıklar unutulsun,
Barış olsun, kardeşlik olsun.
Sevenler bir araya gelsin.
Mutluluk ve neşe içimize dolsun.
Huzur ve sakinlik olsun,
Şekerimiz, tatlımız bol,
Sağlığımız yerinde olsun.
Afiyet olsun.
Çocukluk sevinçlerimizle, çocuk gözüyle
Nice güzel bayramlar yaşamanız dileği ile…

Bayramınız kutlu olsun.


BAYRAM ŞARKILARI.

22 Haziran 2013 Cumartesi

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

             
   Doğum günlerine armağan




Kutlamak eskilerden gelen bir alışkanlık,
Yeni yaş, yeni günler, yeni güzellikler…
Dilekler, rüyalar, umutlar.
Hüzün değildir beklenen.
Daima en güzeli, dünden daha çok…
Daha yaşanılası.

Yılların bana öğrettiği bir şey var…
Dünyanın neresinde olursam olayım,
Yaşadığım ister en berbat, isterse en harika olsun,
Bütün yenilmez sanılan zorluklarla bile karşılaşsam,
Ya da en kolayla mutlu bile olsam,

Ben noktayım, ben merkezim, ben evrenim.
İçinde yaşadığım yer, çalıştığım ortam,
Tatlı yıllar 
                   Ağzınızdan tat hiç eksik olmasın
Bilinen her bulunduğum yerde
 Eğer ben varsam,
Her yer, her şey güzel…
İyi ki varım.

İyi ki varsın.

Dünden taşıdığım bir güzellikle
Her zaman pembe gözlüklerimle,
Daima umutla,
Hiç yaşlanmayacak gönlümle,
Bir yanım hala koruduğum çocuksu saf ruhumla
Asla vazgeçilmeyecek hayallerimle…
Var olan sevgi yüreğimle, var olan aşkla
Yarın gelecek, gelecek bugünden, bugün şimdide.
Şimdilerin hiç bitmemesi dileği ile…
İyi ki doğdum.

İyi ki doğdun.

Doğum günün kutlu olsun.
Günler mutlulukla dolsun.                                               
                                                                                                       Sevgilerimle.
                                                                                                   Mektubunuz Var
                                                                                      Tüm doğum günleri tarihleri





 





                                                                                                                                                                                    


21 Haziran 2013 Cuma

Mezuniyet



Sevgili yeğenim,

Bugün üniversiteden mezun oldun. Diploma töreninde yanında olmayı, seni görebilmeyi arzu ederdim ama kısmet olmadı, gelemedim ama gönlüm seninleydi.
Üzerinizde cübbeler, edilen yeminler, atılan kepler... Okulu bitirmenin heyecanı, derslerden kurtulmanın sevinci, başarabilmenin gururu ile artık adının yanına konulan ve hayatın boyunca taşıyacağın bir unvan var.
Hayırlı olsun.
Üniversite hayatının bitmesi okuma koşmasının da bitmesi demektir. Bundan sonra öğrendiklerin, tamamen senin arzunla unvanına eklenecek veya yaşamını biçimlendirecek. Okumanın sonu yok, öğrenmenin hiç yok, âmâ okul hayatından farklı biçimde, zorunluluk olmadan eğitim hayatı devam edecek... İnsana yakışan da budur zaten.
Üniversite bittiği anda artık  “öğrenci” değilsin. Sana gösterilen hoşgörü bundan sonra beklenti şekline dönüşme zamanı. İyi bir iş, para kazanma ve evlenme, iyi eş, senden beklenilecek.
İçinde belki bir burukluk, birlikte yol aldığın arkadaşlarla ayrılma dönemi, eğlendiğiniz, birlikte sabahladığınız, gezdiğiniz, ders çalıştığınız, imtihanlar için zorlandığınız dönemi, gençlik döneminizin mezuniyetle birlikte bittiğini hissediyorsundur.

Gençlik 

Gençlikte bolca harcayacağın bir zaman vardır. Heyecanlı, çabuksundur, hep acelen vardır, hep koşarsın. Gezersin, eğlenirsin, seyredersin, en güzel aşkları yaşarsın, arkadaşlarınla coşarsın, gecen gündüz, gündüzün gece hiç fark etmezsin bile.
Ateşli fikirlerin savunucususundur gençlikte. Takdir edilirsin, reddedilirsin ama fikirlerine inanırsın. Bazı zamanlar isyankârsındır, düzeni değiştirecek güce sahipsindir, kimse önüne çıkmasın, devirir geçersin. Böyledir gençlik.
Bazı zamanlarda durgunluk, gelecek kaygısı ile geçer elindeki zaman. Hep yarına bakarsın, yarın ne olacak diye düşünürsün. Okul bitince nerede çalışacağım, nasıl bir hayatım olacak dersin.
Siz, Ata’mın dediği gibi yükselen bir nesilsiniz, geleceğin ümidisiniz, istikbalin aydınlığısınız. Hür fikirlere sahipsiniz.
Siz gençsiniz.
Biz büyüklerin amacı, esas olarak çocuklarımızın okul başarısı değil aslında onları hayata güçlü hazırlayabilmemizde.
Bugüne kadar anne, baba desteği ile üniversite bitiyor.
Ve hayat işte bu anda başlıyor.

Hayat
Bugün mezun oluyorsun. Elinde diploman. Önünde kocaman bir hayat... Tam o sınırdasın.
Heyecanlısın ama yarınlar hep senin. Yapacakların çok fazla…
İlk idealini bitirdin. Üniversite bitti. Gelecek senin artık.
Biliyorum ki hiç korkun yok, sadece birazcık endişe.
En zor hayat sınavı şimdi başlıyor. Artık omuzunda kocaman bir yük, yaşadıkça hafifleyeceğini sandığın hayatın ağırlığı.
Hoş geldin hayata.

Bugün mezunsun, çiçeği burnunda unvan sahibisin. Meslek yaşantısının daha ilk adımındasın.
Gençliğini en güzel şekilde yaşadığını anladığın ve “keşke tekrar o günlere dönebilseydim” diyeceğin zamanlar olacak yaşamında. Yetişkin olduğunu belki de en çok o zaman anlayacaksın.
Görevlerin, sorumlulukların arttığında  “hayat bu” diyeceksin.

Hayat bu!

Öncelikle seni tebrik ediyorum, başarılarının devamını arzuluyorum.
Mesleğini sevmeni, işini severek yapmanı ve sana yakışan şekilde hak ve hukuk kuralları içerisinde çalışma hayatı diliyorum.
Yolun çok uzun, yapılacaklar çok fazla, ne öğrenmenin ne de uygulamaların sonu yok. Yapacağının en iyisini yap her zaman.
Hayatı yen, yenilmemeye çalış ama yenilgilerden asla korkma, Zafer kazanmanın en güzel yollarından biridir yenilgi.
Yıllar geçse bile, her zaman gençliğin ateşini taşı içinde, hayallerinin hep peşinde koş.
Bundan sonra biz büyüklerin dileği, iyi bir iş ve iyi bir eştir. Bunlara da sıra gelecek.
Tekrar tebrikler.
                                                                            21/06/2013
                                                                           Mektubunuz Var






20 Haziran 2013 Perşembe

Evlilik Üzerine


Birinci mektup
Sevgili M ve N,

Bugün nikâh davetiyenizi aldım, çok sevindim.
Şu anda yanınızda olup, heyecanınıza eşlik etmek isterdim ama biliyorsunuz ki, iş hayatı her an yanınızda olmamı engelliyor.
M'ciğim,ne heyecanlardasın şimdi! .Ev tutulmuştur, eşyalar beğenilecek, gelinlik provaları, balayı yeri seçimi, düğün de aksilik çıkmasın düşüncesi ve her iki tarafı memnun etmeye çalışmak. Tatlı ama bir o kadar da yorucu değil mi?
Davetiyene bakmak, beni geçmiş hayallere de sürükledi. Yeni evlenecek biri için otuz yılı devirmiş bir evliliğin, heyecanın doruğunda ki bir kişiye, ne yaşanmışlıklara ne de nasihatlere ihtiyacı vardır aslında.
Tüm sorunlar halledilmiş, evlilik teklifi yapılmış, aile onayları alınmış, düğün hazırlıkları başladığında artık bulutların üstünde dolaşmaya başlamışsındır.
Evlilikler mükemmeliyet duygusu ile başlar. Kendi evliliğinin çok farklı olacağını düşünürsün. Hep bulutların üstünde dolaşacağını, hiç yere basmayacağını, sonsuz sevgiyi bulduğunu zannedersin. İkinizin bir elma ettiğini, hayatınız boyunca “sen ben, ben sen” olduğunu, pembe panjurlu eve ve gül bahçesine sahip olacağının hayallerini taşırsın.

Evliliğinde beklentilerin aslı, rüyalarını gerçeğe döndürmektir!
Başlangıç bir evcilik oyunudur, çocukluğumuzdan kalan, anne ve baba taklit edilerek, doğuştan gelen oyun yeteneği ile oyuncak bebeklerle kavgasız gürültüsüz evcilik oynanır. En masum duygular her zaman baştadır.
Sonra büyürsün. İş hayatı, para kazanma duygusu, daha fazla refah isteği, çocuklar varsa daha iyi gelecek derken karşında ki insanı sorgulamaya başladığını fark edersin. Artık ruh ikizin değil, eleştirmeye başladığın ve evlendiğin kişiden ne kadar farklı olduğunu gördüğün yıllar başlar. Belki de, asıl gerçek hayat bu dönemdir. Başarırsan eğer, evlilik şarap gibi eskidikçe kıymetlenir.
Bundan sonrası bizim dönem. Eşinin dost, hayat arkadaşı olduğunu görmek, şanslı olduğunu bilmek, birlikte yaşlanmayı istemek ve geçmişi seyredebilmek ve hayallere hala sahip çıkabilmek, inişli çıkışlı yollarda, birlikte omuz omuza verebilmek, bir ömrü paylaşabilmek.
Çok uzattım canım.

Deneyimler
Aslında çiçeği burnunda gelin adayına anlatılacak bir evlilik kuralı yoktur. Her evlilik kendi kurallarını oluşturur.
Ama o yollardan geçmiş bir kişi olarak sana birazcık deneyimleri öğüt olarak söylesem, umarım başını şişirmem.
Öncelik, daima iki kişiye aittir ve daima çekirdek iki kişidir. Çocukların olduğunda artık çekirdek aile olmuşsundur.
Evlenirken yapılabilecek en büyük hata “benim ailem ve senin ailen” kavramlarıdır. Çekirdek yapına “benim ve senin” kavramını getirdiğinde kaçınılmaz kavgalar kendini göstermeye başlar. Senin annen şunu yaptı, benim babam sana bunu dedi ama dinlemedin” gibi cümlelerle hırpalanmaya başladığınızı görürsünüz.
Oysa evlilikte ben ve sen kavramı yoktur. Sadece “biz” vardır. Bu, birlikte bir ömrün temelidir. “Bizim ailelerimiz” diyerek olaylara tarafsız bakabilmeyi başarmak gerek, evliliğe yakışan budur.
Söz düellosu haline getirmedikçe karşılıklı atışma her evlilikte olağan şeylerdir. Eşim evlenirken, kimin siniri yerindeyse karşısındakinin sakinleşmesini beklemeli demişti. Çok doğru.
Sinirliyken mantık işlemiyor, karşındakinin canını illa ki dayak ve şiddetle acıtmıyorsun, söylediğin ağır kelimelerle can yakabiliyorsun. Bir ailede dayak, şiddet, alkol ve kumar gibi affedilmeyen veya bir şekilde affedilebilen bir durum olmadığı müddetçe sözlerin de ağır darbe yarattığını unutma. Sözle saldırma durumunda diğer tarafın sükûneti koruması gerekiyor, bunu unutma canım.
Sana evlilik üzerine destan yazabilirim. Ama bunlar, sonra yazılacak konular. Benim de vaktim yok zaten. Malum iş..
Canım, evliliğe atığın adımda artık tek değilsin, bireysellik değil “biz” önemli olsun. Çekirdek olun, meyveyi olgunlaştırın ve mutlu olun.
Düğününe gelebilmeyi ve mutlu gününde yanında olabilmeyi diliyorum.
Sevgilerimle.
19/06/2013
Mektubunuz Var
Yasemin Akpınar

7 Mayıs 2013 Salı

Mektuba olan özlemim!

Özledim…
Önce postacılar vardı,haklarında şarkılar yazılmış,"bak postacı geliyor, selam veriyor, herkes ona bakıyor, merak ediyor…”, omuzlarında kocaman bir çanta, içi mektup dolu rengarenk.

“Bize uğrayacak mı?”, mektup beklenir, postacı gözlenir,heyecan çekilir, açılan mektuplar, okunan satırlar,sevinçler,hüzünler…

Sarı zarflar,beyaz zarflar,uzunları,küçükleri,kenarları mavi kırmızı ,özel ulak,uçak ya da tayyare ibareli zarflar ve meraklısına koleksiyon yaptırtacak kadar kıymetli olan renkli pullar…

Zarf bıçakları süslüsü, sadesi,gümüşü,ahşabı çeşit çeşit. Zarfın kenarından nazikçe içeri sokulan ve zarfı ,hele de içindekini yırtmadan açmak için kullanılan…

En önemlisi kalemler ve dolma kalemler… Siyah veya mavi renkte,kalın uçlu,ince uçlu mürekkepli ,bembeyaz kağıtları veya pembe mavi kağıtları donatan..

Özledim
Postacı gelirdi,mektup alırdık..

Mektuplar gönderirdik tanıdıklarımıza,sevdiklerimize,mektup arkadaşlarımıza.,annemize,babamıza,kardeşlerimize.

Sonra…

Büyüdüm, aşık oldum,aşkıma mektuplar yazdım,aşk dolu,özlem kokulu satırlar…

Yirmi üç saatlik otobüs yoluna gidip gelen, kimi zaman kara takılıp geciken bazen günlerce ulaşmayan,bazen üç dört mektup bir arada ulaşan .

Sıra yastık altlarına bırakılan mektuplara geldi,Sabahları mahmur gözlerde okunmuş satırların heyecanını arardım kocamın gözlerinde.Karşı karşıya yaptığımız sohbetler kadar tatlıydı ona mektuplarla seslenişim.Karşılığında sadece S.S (Seni Seviyorum) yazan kısa notlar bile gönlüme neşe katardı.

Önce oğlum oldu,muradıma erdim,canımı kattım.Murat Can koyduk adını.Sonra kızım oldu,özlemlerimizi adına verdik.Özlem..Çocuklarım okul çağına geldiklerinde onlarda katıldılar yastık altı mektup grubuna.Mutluluklar,sevgi sözleri,büyümeye atılan adımlar yazıldı satırlara.

Bir de kartpostallar vardı,cüce mektuplar..Bazen bir kutlama,bazen gezilen bir yer,bazen bir ziyaret anlatılırdı onlarda.Bayramlarda,yılbaşlarında sokaklarda rengarenk,gümüş veya altın simli,bazen kartı açtığında kocaman harflerle özlemi veya sevgiyi yazan çeşit çeşit ,seçmekte zorlandığımız,hangisinden kim hoşlanır diye kılı kırk yararak düşünerek seçtiğimiz kartpostallar .

Mektubun acelesi varsa adı telgraf olurdu.,postaneden çekilen..Acele ve günlüdür,yıldırım ibaresi kullanılır gönderilen kişiye hemen önemli haber iletilirdi.Hüznün de,sevincin de dayanılmazı telgrafı bir kaç kelime süslerdi.Kiminde doğum,kiminde ölüm,kiminde bir acele haber,bir kutlama...

Şimdi…
Hala postacılar var,geliyorlar…

Postacılar şimdi sadece faturaları veya resmi evrakları getiriyor. Kimseden mektup gelmiyor, kimse kimseye mektup yazmıyor,kimse artık telgrafı çekmeye gerek görmüyor.

Telgrafın ne olduğunu bilmeyen bir nesil yetişti.
Postanelerde kuyruklar olurdu, mektup atmak,bayramlarda kartpostallar için.
Şimdi postaneler banka da oldu.

Haberleşme mektuplarla değil,mail adreslerine gönderilen birkaç satır,ya da sosyal paylaşım sitelerindeki gibi kopyala yapıştır edebiyatı ile oluyor.Artık yazı karakterine bakarak,kişilik analizi yapmak imkansız.Çünkü bütün klavyelerden aynı harfler çıkıyor.Yenilmiş yutulmuş harflerle dert anlatan garip kelimeler türedi.Anlamak için düşünmek gerekiyor.

İnsanlar özledikleriyle günlerce beklemeden hemen görüşüp, yazışabiliyorlar.

Ne yazılmış olanı beklemenin heyecanı,ne de postacıyı görünce” bir şey var mı ?” merakı kaldı.

Heyecanların yerini internet aldı.,özlenmeden kavuşulan.Eskiden uzaklar vardı,artık uzak yakın oldu,görüntülü konuşmalar,dünyanın bir ucu ile diğer ucuna bağlantılar.,her şey çok kolay.Teknoloji harika!

Çok hızlandı zaman,süratimiz korkunç boyutlarda.Bir sürü şeyi kazandık ama bir sürü şeyi de kaybettik.Zaman hızla yalnızlığa götürüyor insanları..Arkadaşların,eşin,çocukların ,kalabalığın yanında yalnızlaşıyoruz.Doya doya derinlemesine sohbet edemez hale geldik.

Haberleşmenin,iletişim kurmanın keyfi vardı eskiden.
Yazdığımız kelimeler duygular arasında dolaştırırdı eskiden bizi,sevincin hüznün gözyaşın arasında…
Birden bire herkes mektubun keyfini unuttu.
Ben ise özledim,hep özledim..
Mektup yazmanın, ne yazmış diye beklemenin,bekleneni okumanın keyfini özledim..
Oturdum size mektup yazdım.

En hızlı postacıyı buldum ve benim size yazdıklarımı,sizin bana yazacaklarınızı getirecek postacı hizmetinizde.
Buyurun mektup yazmaya,mektup okumaya,mektuplarla dolu edebiyat sayfalarına..
Kağıdınız ekran,kaleminiz klavye,postacınız bir tuş..
Sevinçler,özlemler,beklentiler.
Buyurun mektuplara..
Okumaya ve yazmaya.
Siz özlemediniz mi?

Yasemin Akpınar