20 Haziran 2013 Perşembe

Evlilik Üzerine


Birinci mektup
Sevgili M ve N,

Bugün nikâh davetiyenizi aldım, çok sevindim.
Şu anda yanınızda olup, heyecanınıza eşlik etmek isterdim ama biliyorsunuz ki, iş hayatı her an yanınızda olmamı engelliyor.
M'ciğim,ne heyecanlardasın şimdi! .Ev tutulmuştur, eşyalar beğenilecek, gelinlik provaları, balayı yeri seçimi, düğün de aksilik çıkmasın düşüncesi ve her iki tarafı memnun etmeye çalışmak. Tatlı ama bir o kadar da yorucu değil mi?
Davetiyene bakmak, beni geçmiş hayallere de sürükledi. Yeni evlenecek biri için otuz yılı devirmiş bir evliliğin, heyecanın doruğunda ki bir kişiye, ne yaşanmışlıklara ne de nasihatlere ihtiyacı vardır aslında.
Tüm sorunlar halledilmiş, evlilik teklifi yapılmış, aile onayları alınmış, düğün hazırlıkları başladığında artık bulutların üstünde dolaşmaya başlamışsındır.
Evlilikler mükemmeliyet duygusu ile başlar. Kendi evliliğinin çok farklı olacağını düşünürsün. Hep bulutların üstünde dolaşacağını, hiç yere basmayacağını, sonsuz sevgiyi bulduğunu zannedersin. İkinizin bir elma ettiğini, hayatınız boyunca “sen ben, ben sen” olduğunu, pembe panjurlu eve ve gül bahçesine sahip olacağının hayallerini taşırsın.

Evliliğinde beklentilerin aslı, rüyalarını gerçeğe döndürmektir!
Başlangıç bir evcilik oyunudur, çocukluğumuzdan kalan, anne ve baba taklit edilerek, doğuştan gelen oyun yeteneği ile oyuncak bebeklerle kavgasız gürültüsüz evcilik oynanır. En masum duygular her zaman baştadır.
Sonra büyürsün. İş hayatı, para kazanma duygusu, daha fazla refah isteği, çocuklar varsa daha iyi gelecek derken karşında ki insanı sorgulamaya başladığını fark edersin. Artık ruh ikizin değil, eleştirmeye başladığın ve evlendiğin kişiden ne kadar farklı olduğunu gördüğün yıllar başlar. Belki de, asıl gerçek hayat bu dönemdir. Başarırsan eğer, evlilik şarap gibi eskidikçe kıymetlenir.
Bundan sonrası bizim dönem. Eşinin dost, hayat arkadaşı olduğunu görmek, şanslı olduğunu bilmek, birlikte yaşlanmayı istemek ve geçmişi seyredebilmek ve hayallere hala sahip çıkabilmek, inişli çıkışlı yollarda, birlikte omuz omuza verebilmek, bir ömrü paylaşabilmek.
Çok uzattım canım.

Deneyimler
Aslında çiçeği burnunda gelin adayına anlatılacak bir evlilik kuralı yoktur. Her evlilik kendi kurallarını oluşturur.
Ama o yollardan geçmiş bir kişi olarak sana birazcık deneyimleri öğüt olarak söylesem, umarım başını şişirmem.
Öncelik, daima iki kişiye aittir ve daima çekirdek iki kişidir. Çocukların olduğunda artık çekirdek aile olmuşsundur.
Evlenirken yapılabilecek en büyük hata “benim ailem ve senin ailen” kavramlarıdır. Çekirdek yapına “benim ve senin” kavramını getirdiğinde kaçınılmaz kavgalar kendini göstermeye başlar. Senin annen şunu yaptı, benim babam sana bunu dedi ama dinlemedin” gibi cümlelerle hırpalanmaya başladığınızı görürsünüz.
Oysa evlilikte ben ve sen kavramı yoktur. Sadece “biz” vardır. Bu, birlikte bir ömrün temelidir. “Bizim ailelerimiz” diyerek olaylara tarafsız bakabilmeyi başarmak gerek, evliliğe yakışan budur.
Söz düellosu haline getirmedikçe karşılıklı atışma her evlilikte olağan şeylerdir. Eşim evlenirken, kimin siniri yerindeyse karşısındakinin sakinleşmesini beklemeli demişti. Çok doğru.
Sinirliyken mantık işlemiyor, karşındakinin canını illa ki dayak ve şiddetle acıtmıyorsun, söylediğin ağır kelimelerle can yakabiliyorsun. Bir ailede dayak, şiddet, alkol ve kumar gibi affedilmeyen veya bir şekilde affedilebilen bir durum olmadığı müddetçe sözlerin de ağır darbe yarattığını unutma. Sözle saldırma durumunda diğer tarafın sükûneti koruması gerekiyor, bunu unutma canım.
Sana evlilik üzerine destan yazabilirim. Ama bunlar, sonra yazılacak konular. Benim de vaktim yok zaten. Malum iş..
Canım, evliliğe atığın adımda artık tek değilsin, bireysellik değil “biz” önemli olsun. Çekirdek olun, meyveyi olgunlaştırın ve mutlu olun.
Düğününe gelebilmeyi ve mutlu gününde yanında olabilmeyi diliyorum.
Sevgilerimle.
19/06/2013
Mektubunuz Var
Yasemin Akpınar

2 yorum :

  1. her şey gönüllerince olsun güzellikler, sağlık, mutluluk her daim yanlarında olsun ...

    YanıtlaSil