Aşkı anlatan mektupnameler

Günümüze kadar yazılmış en güzel aşk mektupları, gerçek, yaşanmış ve hala içinde o naif duygu barındıran sözcükler...

Türk edebiyatında mektup

Türk edebiyatından önemli mektup örnekleri ve kitapları

Kartpostal ve Mektuplar

Yaşamım boyunca okuduğum, yazdığım mektuplar ve sevdiklerimden aldığım kartpostallar..

Eskide kalan; telgraf

Bir zamanlar acil durumların en iyi dostu olan telgraf ve onu bize miras bıraktığı kısa cümleler...

Yazdığım mektuplar

Hayatın akışını nakşettiğim beyaz bir kağıdın sararan cümleleri...

Hayata tanıklık eden mektuplar

Kalemin ucundan dökülen sözcükler hiç tanımadığımız insanların geçmişlerini geleceğe taşıyorlar...

En Güzel Aşk Mektupları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
En Güzel Aşk Mektupları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ağustos 2013 Pazartesi

ÖYKÜM

ÖYKÜM'E

Seni ben yazdım.
Yazdığım her kelime iğne oyasına ilmek atar gibi işlendi, özendim, nadide bir eser yaratmak için uğraştım. Baktıkça övündüm, okudukça daha nasıl yazılırdı diye düşündüm, yaşadıkça gururlandım.
Seni ben yarattım.
Benim öykümsün sen. Aşkımızsın sen.

Cahit Külebi’ nin Hikâye şiirini okurdum sana canım,hatırla..
“Senin dudakların pembe,
 Ellerin beyaz 
 Al tut ellerimi bebek,
 Tut biraz!”
 Benim doğduğum köylerde
 Ceviz ağaçları yoktu,
 Ben bu yüzden serinliğe hasretim
 Okşa biraz!.....”

İlk bu şiiri duyduğumda zannedersem dört ya da beş yaşlarındaydım. Annemin kucağında, ona sarılmış otururken babam oturduğu yerden kalkmış, ellerimizi tutmuş, bu şiiri okumuş. Hayaldi hatırladıklarım. Çok sonraları annemle, onların aşkını konuşurken annem anlattı. Babamın üniversiteyi bitirirken yıllığında kendisi için anlatım kısmında sadece bu şiir varmış. Gösterdi bana.
Babam mı annemi, annem mi babamı daha çok sevdi bilemem ama, babam anneme hep şiirler yazardı bir tanem. Bazen annemi babamdan kıskanırdım. Bunu belli ettiğimde, neden kızına bir şiir yazmıyorsun dediğimde “sen de bir gün, kendi şiirlerini yazacağın veya okuyacağın biriyle evlenirsin umarım” demişti.

Haklıydı gülüm.

Şiirlerle gösterilen sevgi ortamında serpildim, babamın en çok Hikaye’si, annemin ise Ben sana mecburum,

bilemezsin ile babama takılarak iş yapmalarını hatırlarım. Bence en büyük aşk şiirleri bunlardır kanımca. Atilla İlhan ve Cahit Külebi’ nin bu şiirleri yazmalarına sebep aşklarını düşündüğümde, belki de annem kadar hayran olurum şiir yazdırtacak kadınlara.
Şiir okumayı sevdim, ama ne ben ne de baban birbirimize bir şiir yazmayı bırak, okumaktan bile aciz olduk. Sınırlı saatlerin olduğu işlerde neredeyse sabahladığımız çalışma şekillerimize, bazen birbirimizi görmediğimiz günlere, ayrı kaldığımız zamanlara, uzak şehirlere rağmen filizlenen duygularımızın eserisin sen.

Adın “Öyküm” 

aslında “Öykümüz ”sün .
Babanla benim eserimsin.
Hamilelik müjdesini uzak şehirde babana haber verdiğimde “Öykü” dedi. “kızımızın adı Öykü”
Önce adını sevdim, oğlumuz olursa adı ne olacaktı, düşünmeyi bıraktık. Öyküm’e vuruldum.
Bir gün “ niye adımı Öyküm koymuştunuz? ”diye serzenişte bulunmuştun. Hatırlıyor musun?
Şimdi anlıyor musun bir tanem?

Seni ben yazdım
Seni ben yarattım.
Benim öykümsün sen.
Aşkların en güzeli, eser yarattırandır. Aşkımızsın sen.
Her gün bir emek harcadım, her gün bir önceki günü ilave ederek işledim seni.
Büyüttüm, olgunlaştırdım…
Eserimi şimdi başkasına emanet ediyorum.
Senin, kendi ayakların üzerinde, kendi hayatını yönetme zamanın geldi.
Eşinle birlikte hayatının eserini yazacaksın sende…
Şimdi benim ise, okuma zamanım…

                                                                 Anneyim ben

En güzel aşk şiirlerinden, "Hikaye ve Ben Sana Mecburum":

12 Haziran 2013 Çarşamba

Canım’a doğum günü mektubu

Bir yastıkta kırk yıl
Hediyelik eşya dükkanının önünde durup öylemesine bakınırken gördüm hayatımızın özetini, bibloları. Dükkandan içeri girdim ve iki sallanan koltukta sen ve ben’in yaşlanmış halini alıverdim. Satıcı kadın güzel bir hediye paketi yapayım dedi,istemedim. Elimdeki torbaya koyup büyük heyecanla eve geldim. Henüz eve gelmemiştin.
Bugün hayallerimizde bile unutulan yıllara bir yenisini daha ekliyorsun. Artık saymadığımız, günlerimizin kar olduğu zamanlardayız. Yaşamın güzelliklerini satır satır okuyacağımız,sayfalarını sindireceğimiz, keyfe keder anlardayız.

Bugün senin doğum günün.Yeni yaş…artık hayatın zirvelerindeyiz, geçmiş aşağılarda, manzara seyreder gibi seyrediyoruz hayatımızı,olgun,yaptıklarımız anlamlı ve gülümseyerek..

Bibloları masaya koydum,onlara hayran hayran baktım.Yollarımızı birleştirdiğimizde sallanan koltuklarda oturacağımız ve ömrümüze bakacağımız zamana kadar, birlikte olmayı hayal etmiştik.Henüz oturacağımız dönemlerde değiliz, yavaş zamanlara gelmedik daha,hala üretken,çalışmanın kutsallığındayız. Birlikte yılları aşıp geldik ama daha yolun bitmesine çok var.Bitmesin..

1982 yılı
Bursa ‘da Haziran sıcağında Kültür park’ta göle bakan yerde semaverde çay içiyorduk.Birbirimize bir ömür vaat ettiğimiz o gün de doğum günündü.Cep telefonun olmadığı,fotoğraf makinalarında on iki ,yirmi dört ya da en fazla otuz altı poz çekildiği ve fotoğraf çekmek için en özel pozların verildiği,sana yağının kıymetli olduğu,kuyruklarda beklediğimiz dönemlerin yeni bittiği,askeri darbenin üzerinden iki yılın geçtiği,askeri cunta yönetiminin ve Kenan Evren’in başbakan olduğu,siyasetin susturulduğu,doktorlara mecburi hizmetin çıkartıldığı,siyah beyaz otuz yedi ekranda İspanyada ki dünya kupasını seyredeceğim diye derslerin çalışılmadığı,Pink Floyd “The Wall” ,Abba”Dancing Queen””Hotel Calfornia Eagles”,”Live is life” Beatles’in “Yesterday”” İmagine”zevkle dinlendiği bir de en önemlisi bizim evlilik yeminimiz şarkısı Slim Whitman ‘ın söylediği  "More than yesterday less tomorrow”(Seni dünden çok,yarından az) ,Neşe Karaböcek, Ferdi Özbeğen,Ümit Besen’in hala unutulmayan Nikah Masası, Damarımda Kanımsın, Artık Sevmeyeceğim, Alıştım Sana Birtanem, Dilek Taşı’nın pik yaptığı,televizyonda Çalıkuşu ,Aşkı memnu gibi Türk dizilerini seyretmek için insanların televizyonu olan evlerde toplandığı ,İndiana jones,Star Wars flimlerinin oynatıldığı dönemin gençleriyiz biz.

Pembe panjurlu,bahçe içersinde ev,çocukların hayalini kurmaya başlamıştık kendimiz için.Doktor olarak en idealist ,en hayalci zamanlarımızdaydık. Pır pır kelebek misali bir hayalden,diğerine konuyorduk.Heyecanlı ve meraklıydık.Nerelere gideceğiz,hayat bizi nerelere sürükleyecek ,hiç bilmiyorduk.

2013
Her şey o kadar hızlı ki,yakalanmıyor zaman,yetmiyor,yavaşlamıyor, emeklemekle başlayan hayat bizim için sanki bir maraton koşusu.Ucundan,kıyısından yakalıyoruz anları.

Çok yıllar geçti.Biz teknolojinin nimetlerini öğrenmekle meşgulüz,öğrenmenin sonu yok.Hala çalışabiliyoruz,hala hayallerimiz,hala beklentilerimiz var,ne güzel..
Masanın üzeri hazır.Pastan ve üzerinde sadece iki mum.Biri sönecek,geçmiş yaşlar için,biri yanacak yarına ışık olsun..

İki biblo,sallanan koltukta örgü ören bir kadın,diğerinde pipo içen bir erkek.Yüzlerine mutluluğu yansıtmışlar.
Bir gün sallanan koltuklarımızda oturup,yaşantılarımızdan,yaşadıklarımızdan ,başarılarımızdan konuşacağız.
Biz sevgi ve saygı ortamında olgunlaştık,yaşlanmanın hep başlangıç olduğu yıllara geldik.
Mutluluk ve sevgi bizimle olsun.
Çok gördük,çok bildik,yaşadık,yaşayacağız.
Yarınlar hep yarın,hayallerimiz hep var.
Doğum günün kutlu olsun.

Hayatımız daha güzel olsun.
Şarkılarımız gibi..
“Seni dünden çok yarından az seveceğim.”
Doğum günün kutlu olsun
Nice senelere.
Zil çaldı…
Hoş geldin hep hayatıma…

Yasemin
12/06/2013